Ramazan Bayramı'nın dingin atmosferinden ilham alarak, bayram tatil rotamızı belirledik ve bu kez karavanımızla Adrasan'a doğru yola çıktık. Daha önce yaptığımız araştırmalar ve telefon görüşmeleri sonucunca bizi cezbeden Kedi Camping adlı kamp alanına gitmeye karar verdik. Yolculuğumuz, altı saatlik bir süre boyunca doğanın kucağında, yolun güzelliğine hayran ancak bayram öncesi trafik yoğunluğu içinde geçti. Kamp alanına vardığımızda hava hala aydınlıktı.
Kamp alanının girişinde bizi karşılayan Dilâ Hanım'la daha önce telefonla görüşmüştük. Kendisiyle birlikte karavanımızı kullanıma hazır hale getirdik. Kamp alanının temiz tuvaletleri, rahatça kullanılabilecek soyunma odası, konforlu duş alanları ve kullanışlı mutfak alanıyla karşılaşmak içimizi ferahlattı.
İlk günün akşamında, yorgunluğumuzun da etkisiyle akşam yemeğini
kamp alanı dışında yeme kararı aldık ve çevredeki lezzetleri denemeye gittik.
Kamptaki ikinci günümüzde kamp alanını daha ayrıntılı inceleme fırsatı bulduk. Temiz zemin üzerine çadır kullanımı için ayrılmış korunaklı alanlar hemen göze çarpıyor. Kamp alanının ortasında renk renk çiçeklerle bezeli geniş bir yeşil alan var.
Dilâ Hanım ve annesi Tülay Hanım'ın titizlikle hazırladığı ortam, konukların huzur içinde vakit geçirmesini sağlıyordu. Tülay Hanım, çayı demlemişti ve biz kahvaltı hazırlıklarına başlarken, sınırsız çay ikramıyla günümüze keyif kattı.
Deniz, kamp alanına sadece birkaç dakikalık bir yürüyüş mesafesindeydi. Denizin serin suları henüz yaz sıcaklığına erişmemiş olsa da, güneşin ısısı bizi tatmin ediyordu. Kimi denize girdi, kimi güneşin altında yazın ilk ışıklarını yakalamayı tercih etti. Biz ise deniz kenarında uzanıp, huzurlu bir şekilde güneşin keyfini çıkardık.
Gün bitiminde de Kedi Camping’in mangal alanında
etlerimizi pişirip, kendimize mangal ziyafeti yaptık.
LYMIRA ANTİK KENTİ
Tatilimizin üçüncü gününde, Adrasan'ın göz kamaştıran doğasında keşfe çıktık. Yolculuğumuzun ilk durağı, tarih kokan Limyra Antik Kenti oldu. Kedi Camping'e 40 kilometre uzaklıkta. Yaklaşık kırk dakikalık bir yolculukla bu antik kente ulaştık. Giriş ücretinin 3 Euro olduğunu belirtmek gerekiyor. Müze Kart geçerli. Çocuklar, 65 yaş üstü yetişkinler ve öğretmenler için ücretsiz.
Finike İlçesi, Turunçova ve Sahilkent Beldeleri sınırlarında
yer alan Limyra Antik Kenti, tarih sahnesine Toçak Dağı'nın gölgesinde ve
Akdeniz'in esintisiyle dans eden bir atmosferde çıkıyor. Likçe yazıtlarda
"Zemuri" olarak anılan bu yer, en azından MÖ 5. yüzyıldan beri bir
yerleşim yeri olarak varlığını sürdürmüş. Limyra, tarihin tozlu sayfalarında
Likya'nın başkenti olarak parlamış, özellikle İÖ 4. yüzyılın ilk yarısında,
Likya Kralı Perikle döneminde. Bu dönem, Limyra'nın zirvesi olan, Likya'nın
birleşmesi ve güçlenmesi için çabaladığı yıllarmış. Pers egemenliğinin
gölgesinde, Limyra özgürlüğünü korumuş, diğer şehirler gibi boyunduruk altına
girmemiş.
Tarihi alan içinde göze çarpan yapıları arasında Gaius Caesar Anıtı öne çıkıyor. Bu anıt, Gaius Caesar'ın Limyra'da vefatı üzerine yükselmiş bir anıt. Roma'ya götürülen cenazesi için yapılmış. Anıtın etrafını saran mermer kabartmalarıyla ünlü, özellikle de Antalya Müzesi'nde sergilenen yüksek kabartma, Augustus Dönemi'nin gerçekçiliğini yansıtmasıyla dikkat çekici.
Limyra, Likya'nın kaya mezarlarıyla ünlü kentlerinden biri.
400'den fazla kaya mezarı bulunuyor burada, çoğu Likya dilinde yazılmış
kitabelerle süslenmiş.
Limyra Antik Kenti'nden ayrılıp Kedi Camping'e dönüş yolculuğunda, Akdeniz'in mavisine kendimizi bırakmak için bir mola verdik. Yol boyunca yer alan irili ufaklı koylardan birinde, dingin suların kucaklayıcı serinliğinde huzur bulduk.
Akşam kamp alanımızda, yine sakin ve huzurlu bir atmosfer
hakimdi. Tülay Hanım'ın demlediği bitki çaylarını yudumlayarak günün
yorgunluğunu üzerimizden atmaya çalıştık.
YANARTAŞ
Tatilimizin son gününde, keşiflerimiz için yine yakın
çevremizi tercih ettik. Rotamızda doğanın esrarengiz güzelliklerini barındıran
üç durağımız var: Çıralı Plajı, Yanartaş ve Olympos Antik Şehri.
Öncelikle Yanartaş'a gitmeye karar verdik. Kedi Camping'den Yanartaş'a olan mesafe 32 kilometre. Giriş ücreti kişi başı 45 TL. Ödeme için kredi kartı kullanmak istesek de, internet bağlantısı olmadığı için nakit ödemek zorunda kaldık. Ancak bu küçük zorluklar, yeni dostluklar edinerek geçtiğimiz 1 kilometrelik kayalık ve zorlu yürüyüş yolunu unutulmaz kıldı. Yolculuğun sonunda bizi bekleyen manzara, tüm yorgunluğumuzu unutturdu. Yanartaşa ulaşınca Çıralı sahili keyifle izledik.
Yanartaş, Antalya'nın Kemer ilçesi Çıralı köyü yakınlarında yer alan küçük ama tarihi önemi büyük olan bir doğal gaz kaynağıdır. Denize yakın bir konumda bulunan bu doğa harikası, taşlar arasından yükselen alevlerle turistlerin ilgisini çeker. Yaklaşık 2500 yıldır yanmakta olup Yunan mitolojisine de konu olmuştur. "Olympos'un Sönmeyen Ateşi" olarak da bilinir.
Bir efsaneye göre, Ephyra Kralı Glaukos'un oğlu Hipponoes,
bir av partisinde kardeşi Belleros'u öldürür ve "Belleros'u Yiyen"
anlamına gelen Bellerophontes adını alır. Ardından, sürgün edilen Bellerophontes,
Argos kralına sığınır. Ancak onu öldürmek istemeyen Argos kralı, onu Likya
kralına gönderir. Likya kralı, acıyan bir şekilde Bellerophontes'i öldürmek
istemez ve onu Olympos dağında yaşayan canavar Chimera ile savaşmaya gönderir.
Bellerophontes, kanatlı atı Pegassos'a binerek Chimera ile mücadeleye gider.
Savaş sırasında Pegassos havalandığında, Bellerophontes yere iner ve mızrağıyla
canavarı yere gömer. Ancak Chimera'nın alevleri hala devam eder. Anadolu'nun
binlerce yıllık efsanesine göre, hala yanmakta olan alevler, Chimera'nın yerin
yedi kat dibinden fışkıran alevleridir. Bellerophontes'in zaferini kutlamak
için Olympos'ta bir yarış düzenlenir ve atletler, Chimera Kutsal Ateşiyle
meşalelerini tutuşturarak Olympos'a koşarlar. Bu, daha sonraları değişik spor
dallarının eklendiği ve birkaç gün süren Olimpiyat Oyunları'nın Anadolu'daki
ilk örneği olarak kabul edilir. Günümüzde ise yakılan "Olimpiyat
Meşalesi", Chimera'nın sönmeyen ateşinin sembolik bir ifadesidir.
Bu eşsiz yolculuğu anlatırken, yaşadığımız her anın bir hikâye ve efsaneye dönüşebileceğini görmek, geziyi daha da özel kılıyor. Chimera'nın ateşiyle ışıldayan Yanartaş'ın ve bu eski efsanelerin izlerini sürmek, tatilimizi unutulmaz kılan anılarla dolu bir maceraya dönüştürdü.
ÇIRALI PLAJI
Denizin kucakladığı Çıralı Plajı, dünyanın en büyüleyici köşelerinden biri olarak kalbimizi çaldı. Uzanan 5 kilometrelik kumsal, doğanın sakin melodisiyle ruhumuza huzur verdi. Ancak bu doğal cennetin insan eliyle işaretlendiğini fark etmek acı vericiydi. Plajın doğal güzelliği, insanoğlunun izlerini taşıyordu; çöpler arasında kaybolmuştu.
Hava soğuk ve rüzgârlı olması nedeniyle denizin serin
sularına girmemiz mümkün değildi. Hayal kırıklığına kapılmak yerine, rotamızı
değiştirme kararı aldık. Güneş batmadan önce, antik dönemin gizemli atmosferine
kapılmak için iniş çıkışlı ve kıvrımlı yolların heyecanında Olympos Antik
Kenti'ne doğru yol aldık.
OLYMPOS ANTİK KENTİ
Yol boyunca doğanın büyüsüyle sarılmış antik kalıntıların
hayalini kurdum. Her bir taşın anlattığı hikâye zamanın derinliklerinden gelen
bir çağrı gibi hissettirdi. Olympos'a doğru ilerledikçe, geçmişin izlerini
hissettiren ve ruhumu eski zamanlara götüren bir yolculuğa çıktım.
Sonunda Olympos'un gizemli kapılarına vardığımızda, tarihin büyülü perdesiyle örtülü bir atmosfer bizi karşıladı. Antik taşların üzerinde dans eden ışık oyunları, zamanın izlerini takip etmemizi sağladı. Olympos'un eski sokaklarında dolaşırken, tarih ve efsaneler arasında bir yolculuğa çıktım.
Antik şehrin mistik kokulu taşları arasında kaybolurken, gün batımının altın ışıkları da gökyüzünden bize son bir armağan gönderiyordu. Her bir nefes alışımda, tarihle doğanın muhteşem uyumunu hissettim. Çıralı Plajı'nın eşsiz güzelliği ve Olympos'un tarihi hazineleri, bize unutulmaz bir gün yaşattı.
Ancak bu güzelliklerin korunması gerektiğini unutmamalıyız.
Doğanın bize sunduğu bu eşsiz hediyeleri kıymetle muhafaza etmeli, gelecek
nesillere aktarmalıyız. Belki de bu, sadece bir gezi değil, bir öğreti ve bir
sorumluluktur.
Olympos Antik Kenti'nden Kedi Camping'e doğru yol alırken,
zamanın akışını unutmuşçasına bir huzur içindeydik. Kıvrıla kıvrıla akan patikalar,
bizi huzur dolu bir dünyanın kapılarına taşıdı. 15 dakikalık bir yolculuk
sonunda, Kedi Camping'in sakin ve huzurlu atmosferi karşıladı bizi.
Gün batımının yumuşak ışıklarıyla aydınlanan kamp alanında,
akşam yemeğimizi yedik. Antik kentte yaşadığımız deneyimlerin etkisi hala
üzerimizdeydi; geçmişin büyüsü, ruhumuzu sarıp sarmalıyordu. Tatilimizin son
gününde, antik atmosferin dokunuşuyla rüyalara daldık.
Gecenin sessizliği, yıldızların parıltısıyla süslenmiş bir
tabloya dönüştü. Kamp alanının huzur veren atmosferi içinde zamanı unuttuk ve
doğanın sırlı kollarında kaybolduk. Kedi Camping, sadece bir konaklama yeri
değil, ruhun dinlendiği ve yenilendiği bir sığınak gibiydi.
Böylece 2024 yılının ilk karavan deneyimini de keyifle
tamamlamış olduk. Kedi Camping’in değerli işletmecileri Tülay Hanım’a ve Dilâ
Hanım’a gösterdikleri sıcak ve samimi ilgi için teşekkür ederiz.