KARATAY MEDRESESİ

Karatay Medresesi, doğum yeri, tarihi ve mensubiyeti konusunda kesin bilgiler bulunmayan, devşirme olup sarayda yetiştirilen ve Hazîne-i Hâssa Emirliği, Saltanat Nâibliği ve Atabeğlik gibi en üst seviyede kırk yıl devlet hizmeti gören Celâleddin Karatay tarafından 1251 yılında yaptırılmıştır. Kapalı avlulu medrese planı tipinde, tek eyvanlı ve tek katlı olarak yapılan eserin Mimarı Muhammed bin Havlan el-Dımışkî’dir. Selçuklu devri taş işçiliğinin eşsiz bir örneğini oluşturan taç kapının üzerindeki kitabede Tevbe sûresinin: “Allah iyilik yapanların ecrini aslâ zâyî etmez” meâlindeki 22. âyeti ile kapıyı çevreleyen üç kuşakta günlük hayatı tanzim eden hadîs-i şerîfler yer alır.

Açılışına Hz. Mevlâna’nın, Şems-i Tebrîzî’nin de katıldığı bu medrese uzun yüzyıllar boyunca üst seviyeli bir eğitim kurumu olarak hizmet verir.

Mütevazılığı, dindarlığı ve sade yaşantısıyla hem sarayda hem de halk arasında büyük itibar gören ve bir hayır insanı olan Celâleddin Karatay Konya’daki kendi ismiyle anılan Medresesi’nden başka Malatya’da zaviye ve mescid, Kayseri ve Elbistan yakınlarında kervansaray, Antalya’da Dârü’s-Sulehâ yaptırmıştır.

Selçuklu sanatının karakterini ve üslûbunu ortaya koyan bir eser olan Karatay Medresesini İ. Hakkı Konyalı: “Konya’daki Selçuklu eserlerini iri taneli bir tesbihe benzetirsek Karatay Medresesi onun pırlanta imamesidir.” cümlesiyle yüceltir. Karatay Medresesi Matrakçı Nasûh’tan Evliya Çelebi’ye, Charles Texier’den Clement Huart’a, Friedrich Sarre’ye, Halil Ethem’den Mimar Kemaleddin’e, Şehabettin Uzluk’tan Mahmut Akok ve Mehmet Eminoğlu’na kadar pek çok yerli-yabancı araştırmacının ilgisini çekmiş, çeşitli kaynaklarda tanıtılmış, hakkında eserler kaleme alınmıştır.

Karatay Medresesi 1955 yılından bu yana “Çini Eserler Müzesi” adıyla hizmet vermekte olup içinde Kubâd-âbâd sarayı ve Kılıçarslan Köşkü çinileri ile Konya ve çevresinde bulunan Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait çini ve seramik tabaklar, kandiller ve alçı buluntular sergilenmektedir.